Kahramanmaraş merkezli depreme Hatay’da yakalanan Çöl ailesinin 4 katlı aile apartmanından sadece 8 yaşındaki Miray sağ çıkarılabildi. 62 saat enkaz altında kalan küçük kızın tedavisi İstanbul’da devam ediyor.
Oğlu, gelini, torunu, ağabeyi ve yengesini aynı apartmanda kaybeden ve Miray için cenazelerini bile kaldırmadan İstanbul’a koşan babaannesi Hayriye Çöl, bacaklarında ağır eziklerle tedavi altına alınan torunu için dua ediyor.
İstanbul Valiliği aracılığıyla yerleştirildiği otelde, yaşadıklarını gözyaşları içinde Demirören Haber Ajansına anlatan Çöl, “Köydeki evimiz hasarlı. Kışa uygun değil zaten. Oğlumun evi yok oldu. Olsun, tek kuzumun bacaklarını kurtarsınlar, sağlığına kavuşsun, başka bir şey istemiyorum. Ben onu çadırda da büyütürüm evimiz olana kadar” dedi.
“ALLAH’INI SEVEN BENİ ŞEHRE GÖTÜRSÜN”
Hatay Devlet Hastanesinde güvenlik görevlisi olarak çalışan 39 yaşındaki oğlu Ali Çöl ile gelini Fatma Çöl (29), torunu İhsan Çöl (11) ile ağabeyi ve yengesini aynı enkazda kaybeden ve sadece oğlunu toprağa verebilen Hayriye Çöl, o sabahı şöyle anlattı:
– Köydeydik, evde sallandık. Hemen oğlumu aradım, ulaşamadım. Gelini aradım, ulaşamadım. Komşuyu aradım, dedim Ne oldu bizimkilerden bir haber yok, bir şey mi var? Komşum Ev çöktü, çocukların hepsi altında kaldı dedi.
– Köyümüzde muhtar yakınım var, dedim Allah’ını seven beni şehre götürsün, Ali’nin evi yıkılmış Aldı beni getirdi, getirdi ama ne getirdi? Enkaz yani 4 katlı bina yerle bir olmuş. Ertesi gün öğleden sonra oğlumun cesedini elleriyle uğraşarak çıkardılar. Cenazeyi kaldırdık. Üçüncü gün ağabeyimi, eşini, gelinimi, Miray’ın ağabeyini çıkardılar. Bir tek Miray yaralı çıkarıldı.
“ÜÇÜ DE ÇOCUK ODASINDA BULUNDU”
– Oğlumu gömdüm ama gelinle torun kaldı. Ben çocukla Mersin’e geldim. Orada iki gece yattı. Hiçbir haber yok, yoğun bakımda ama haber yok. Artık güvenliklere dedim ki Bana bir haber verin, çocuk yaşıyor mu; sağlığı nasıl? 10-15 dakika sonra haber geldi, senin kızın İstanbul’a gitti diye. Çocuğu bir gün önce göndermişler, ben oralarda çocuğumu arıyordum.
İstanbul’da olduğunu öğrenince Tarsus’ta akrabalarım var, onları aradım. Onlar beni getirdi İstanbul’daki hastaneye kadar. Miray’ın olduğu yer biraz genişmiş, annesiyle öbür torunum çok dar bir yerde sıkışmışlar. Çocuk odasında bulundu üçü zaten. Oğlum ise dışarıya çıkarken, koridorda bulundu. Dış kapıya çıkarken kalmış orada. Üst katta oturan ağabeyim salonda bulundu. Üstüne kolon düşmüş.
– O ayakları sağlığına kavuşsun, ben çocuğumu nasıl büyüteceğim; öbürlerinin sevgisi ona düşecek Miray’da bulacağım ben onların sevgisini. Bugün sarma istedi, götürdüm, Babaannelerin en iyisisin sen babaanne diyor. Nasıl dayanayım? 4 taneye 5 taneye ben nasıl dayanayım? Buradan sonra köye gitsek, köydeki de kış evi değil, yaz evi. Nasıl yapacağız bilmiyorum.
– Çocuğumun ayakları iyi olsun, ben ona her şeyi bulurum. Çadırda otururum, yine otururum evimiz olana kadar. Burada herkes çok yardımcı oluyor Allah razı olsun. Çok duyarlılar, oteli de bizlere açtılar. Çok memnun olduk, rahatız. Hastaneye kolaylıkla gidip geliyoruz. Yapacak bir şey yok, sözün bittiği yer bu; ne diyebilirim ki. (DHA)